7 Mart 2012 Çarşamba

Gazeteciler Cemiyeti



Masallar nasıl başlardı hatırlıyorsunuz değil mi? "Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Türkiye'de gazetecilik etiği diye birşey varmış."

Ergenekon, Balyoz ve son olarak şike davalarının bize gözümüze sokarak anlattığı bir şey var. Medya kuruluşları artık gazetecilik etiğinden bir hayli uzakta. Birileri sürekli olarak birilerine yaranmak için haber yapmakta. İnsan "özgür" basının düştüğü halleri gördükçe üzülüyor. İsim vermeyelim ama bazı kişilerin yaptığı yanlı ve yalan haberler, bu kutsal mesleğin adını lekeliyor. Bu isimlerin karşısında durması gereken Gazeteciler Cemiyeti ise bu adamlara destek ve ödül veriyor.

Engin Belli ve Nihat Uludağ bildiğiniz üzere Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin her sene düzenlediği "Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri", "spor" dalında ödüle layık görüldü. Ödül alan Aziz Yıldırım'ın gözaltı fotoğrafıydı. Gelen tepkiler sonrası "aa biz yanlış yaptık, aslında şu haberlerine verildi" diyerek düzeltme yaptılar sonra. Devam ediyor yani masalımız, "Kalbur saman içinde, develer tellal iken, horoz imam iken, manda berber iken, annem kaşıkta, babam beşikte iken...".

Bu kadar pişkinlik yapılabiliyor evet. Kendilerinin yayınladığı ödül yönetmeliğinden devam edelim. Madde 2'de aynen şu yazmaktadır, "Her dalda yarışmaya katılacak yapıtların (burayı büyük yazmışlar birde) TÜRKİYE GAZETECİLERİ HAK VE SORUMLULUK BİLDİRGESİ normlarına uygun olması ön koşuldur". Kendilerine de ters düşmekteler. Bu Sorumluluk Bildirgesinin bazı maddelerini sizinle paylaşmak istiyorum.

E.Gazetecinin Temel Görev ve İlkeleri

4. Gazeteci; kaynağını bilmediği bilgi ve haberleri yayınlamaz; kaynak açık olmadığında, yayınlamaya karar verdiği durumlarda da kamuoyuna gerekli uyarıları yapmak zorundadır.

6. Gazeteci, bilgi, haber, fotoğraf, görüntü, ses, belge elde etmek için yanıltıcı yöntemler kullanamaz.

7. Gazeteci, kamuya mal olmuş bir şahsiyet bile olsa, halkın haber alma, bilgilenme hakkıyla doğrudan bağlantılı olmayan hiç bir amaç için, izin verilmedikçe özel yaşamın gizliliği ilkesini ihlal edemez.

9. Gazeteci, kendisine güvenilerek verilmiş bilgilerin, belgelerin kaynaklarını, kendileri izin vermediği sürece, mesleki gizlilik ilkesi uyarınca, hiç bir şekilde açıklamaz.

10. Gazeteci, çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur.

GAZETECİNİN DOĞRU DAVRANIŞ KURALLARI

Yargı: Hazırlık soruşturması sırasında soruşturmayı zaafa uğratıcı, yönlendirici biçimde haber ve yorumdan kaçınılmalıdır. Yargılama sürecinde de haberler her türlü ön yargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olunarak sunulmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır.

Kendi yayınladıkları SORUMLULUK BİLDİRGESİNDE bunlar yazarken, kalkıp bu normların üzerine basa basa haber yapan isimlere ödül veriyor Gazeteciler Cemiyeti. Kınama yayınlaması gerekirken üstelik. Hani biraz daha yüzleri tutsa 03 Temmuz 2011 tarihinde Sabah gazetesi internet sitesinin yayınladığı şu fotoğrafa ödül vereceklermiş.



Yine Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından kabul edilen 4 Şubat 1972 tarihli Basın Ahlak Kuralları çerçevesinde kınama yapmaları gereken isimlere tek tek ödül veriyorlar. Buradan da maddeler almak gerekirse;

3.Basın yoluyla namus ve haysiyet kırıcı yazılar yazmak veya iftira ve isnatlarda bulunmak, hakaret etmek, hediyeler kabul etmek ve sahibinin haberi olmadan aktarma yapmak ağır mesleki suçlar teşkil eder.

7.Herkesin namus ve itibarına hürmet etmek icab eder. Bir kimsenin şeref ve şöhretini zedeleyecek şekilde hususi hayatıyla ilgili haber ve yorumlar yapmak yasaktır. Yalnız memleket ve amme yararına yapılan bu çeşit neşriyat bu yasağın dışındadır.
Bir kimsenin itibarını zedeleyecek böyle bir haber yayınlandığı takdirde bu neşriyatta bahis konusu olan kimsenin yapılan neşriyata cevap vermesine müsaade edilmelidir.

9.Gazeteci bir haberi veya fotoğrafı almak için namuskarane usullere başvurmalıdır

1987 yılında kabul edilen Basın ahlak kurallarına bakarsak

1.Yayınlarda hiç kimse, ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeni ve dini inançları nedeniyle kınanamaz, aşağılanamaz.

4.Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.

7.Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yararı ciddi bir biçimde gerektirmedikçe yayımlanamaz.

10.Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inandırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedilemez.

Evet, bu bildirgeleri imzalarken bunlara uyacağınız yönünde yemin etmiştiniz değil mi? Ne diyorduk? "Eski hamam içinde develer top oynarken, horozlar tellal iken, pireler hamal iken..."

Bu ülkede doğruları yazdığı veya hükümetleri eleştirdikleri için ölen gerçek gazeteciler vardı. Hatta bu cemiyet basın şehitlerine ödüller bile vermişti. Yeri geldiği zaman bu isimleri o kadar güzel kullanıyorlar ki halen... Şimdi TSYD ile birlikte maşa olmuşlar maşa.

Gazetecilik hakkı ile yapanlar haricinde, belirli kesimlere yandaşlık ve yalakalık yapanlarla dolmuş. Kukladan farkları yok. Ve üzülerek belirtmek lazım, gazetecilik gibi kutsal bir mesleği, bu mesleği icra ederken yanlış yapanları uyarması, kınaması gereken Türkiye Gazeteciler Birliği bu kişilere çanak tutar olmuş.

Son olarak ulu önder Atatürk'ün 1924 yılında gazeteciler için söylediği sözleri hatırlatmayı kendime vazife olarak görüyorum.

"Türkiye basını milletin hakiki sesi ve iradesinin meydana geldiği yer olan Cumhuriyet'in etrafında çelikten bir kale vücuda getirecektir. Bu kale fikir kalesi zihniyet kalesidir. Basın mensuplarından bunu istemek Cumhuriyet'in hakkıdır. Bugün milletin samimi olarak birlik ve dayanışma içinde bulunması zorunludur. Toplumun esenliği ve mutluluğu bundadır. Mücadele bitmemiştir. Bu gerçeği milletin kulağına milletin vicdanına gerektiği gibi ulaştırmada basının vazifesi çok ve çok önemlidir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder