31 Mayıs 2014 Cumartesi

Gezi Parkı S02EP01


İlk sezon askerde olduğum için, kaçak göçek twitter üzerinden takip ettik yaşananları. Pek olaylardan haberimiz yoktu. İçeriye kaçak göçek soktuğumuz cep telefonu üzerinden öğreniyorduk olan biteni. Televizyon yok, olanlarda zaten penguen belgeseli veriyormuş. Hava Kuvvetlerinde yaptığım için askerliği, yakındım Ankara'da ki olaylara. Nöbette bizim oralara kadar geliyordu biber gazı. Tepemizde 7/24 polis helikopteri vardı. Korkularının büyüklüğünü o zaman anlamıştım.

Bugün sivilim, evimdeyim. Çünkü Anadolu yakasından, Avrupa Yakasına geçmek imkansız gibiydi bugün. 25.000 polis görevliymiş bugün. Yani Tomoyoki Yamashita'nın 130.000 İngiliz askerine karşı birlikte savaştığı 30.000 askerinden beş bin daha fazla. Aynı onun gibi gidiyor zafere BB. Yamashita kendisine "Malaya Kaplanı" lakabını getiren Singapur zaferinde, insanlık kanunlarını hiçe saymış ve pek çok savaş suçu işlemişti. Tıpkı BB gibi.

Sonu mu ne oldu? Filipinler'in başkenti Manila'da, işlediği savaş suçları yüzünden asılarak idam edildi. Sonu benzer mi? Bu gidişle evet...

Peki bugün, geçen sene gibi olmamasının sebebi ne? Sadece polisler olabilir mi?

Hayır. Burada olmamama rağmen, en net gördüğüm şey, halkın refleks olarak sokağa çıkmasıydı. Bugün o refleksi gerektirecek bir durum yoktu ortada. Planlıydı yani herşey. Bizler anmaya gitmek istedik, onlar geçen seferin verdiği korku ile Taksim'i insana kapattılar. Çünkü anlamıyorlar ve insan sadece anlayamadığı şeylerden korkar.

.

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Söylenmesi Gerekenler...


Yıllar önce içinde bulunduğum, kuruluşu sırasında bünyesinde bulunduğum bir taraftar grubu ile, Aziz Yıldırım'ın hesaplaşmasına sahne oldu "Şampiyonluk Gecesi".

Uzatmadan, gevelemeden, sonuna kadar haklı Aziz Yıldırım. Gerçekten "paralı köpekler" sıfatını hak etmeyen yüzlerce kişinin, o sıfatı hak edenler tarafından nasıl harcandığını çok iyi bildiğim için gönül rahatlı ile söylüyorum, "sonuna kadar haklı Aziz Yıldırım".

İyi hatırlarım, bundan tam 12 sene önceydi. Aziz Yıldırım'ın başkanlıkta 4. senesi, bizim Galatasaray'ı tarihi farkla yendiğimiz 2002 senesiydi. Fenerium o zaman şimdiki kadar güçlü değildi. Kendi diş fırçasını üretmek için, tedarikçi kullanmak zorunda kalıyordu. Gerçi halen öyledir. Çünkü Türkiye'de hala diş fırçası üreten 2-3 firma var. Her neyse, dün yaşanan kaosun baş aktörlerinden olan o tribün lideri, görüşme yapıyordu firma yetkilisi ile ofiste. "Bağlarım ama, bize de ateşleyeceksiniz" diyordu.
Caddebostan'ı bilenler için söyleyeyim, Rakkas'a gelmeden, 200 metre gerideydi o ofis. Kirası Fenerbahçe tarafından ödeniyor, bu taraftar grubunun yetkilileri ofis olarak kullanıyordu burayı. Moschino markasının Türkiye'de satışlarının patladığı, Bağdat Caddesine gelen 5 gençten 3 tanesinin kırmızı Puma ayakkabı giydiği dönemlerdi. Bu tribün lideri de bu şekilde giyiniyordu elbette. O zamanlar moda olan, halen revaçta olan Range Rover marka jeep'e biniyordu. Halen öyledir sanırım. Yan binadaki apartman görevlisinin eşine yemek yaptırıyor, ofiste olanlarla beraber yeniyordu. Temizlik işlerini de, yine taraftar hallediyordu. Özellikle T.a isimli bir kardeşimiz. Ofis olarak kullanılan dairede yatıyor, ailesi ile görüşmüyor, bulaşık falan yıkıyordu ofiste. İsmini özellikle belirtmiyorum, gücenir diye. Kendisi yapılan bir baskın sırasında içeri alınmış, uzun bir süre kalmış, dernekten yardım alamamıştı. Direk satılmıştı anlayacağınız.

Neyse o dönemler, Fenerbahçe stadında bazı görsel showlar yapılırdı hani. Devasa pankartlar yapılır, bunlar maçtan önce asılırdı stada. Yine öyle bir gün, bu tribün liderinin kuzeninden satın alındığını duydum bu pankartların. Kadıköy'de bir okul bahçesinde, tanesi 10 binTL'ye yapılıyordu ve hemen hemen her maç, statta bunlardan bir tanesini görebilirdiniz. İrili ufaklı olanlardan bahsetmiyorum bile.

Yine bu tribün lideri, diğer dernek başkanlarından da para alırdı. Söylemek istemiyorum şimdi isimleri, ama yeri gelirse onlarda anlatılır. O dönemler Aziz Yıldırım'ın en büyük savunucusu olan bu grup neden böyle ters döndü?

İtiraf ediyorum; çok sayıda maça, bırakın bedava bileti, biletsiz girdim. Maçtan 2-3 saat önce, bu taraftar grubu ile Yoğurtçu parkında 200 kişi kadar buluşur, polis kapısından içeri girerdik. Sonra bu uygulama bedava bilete döndü. Sonra bedava bilette kesildi ve daha uygun fiyata kombine kartlar satılmaya başlandı taraftar grubu tarafından. İşte benimde ayrılma sebebim buydu. Büyük ihtimalle başkan tarafından verilen o tribüne ait kombine biletler, bunlar tarafından satılmaya başlandı. Bizde tabi ki, gidip kulüpten almak varken 20-30TL fazla verip, bunların cebine para koymak istemedik.

Fakat içeride pek çok arkadaşım kaldı. Onlarla görüştük, aldık haberleri. Bedava biletlerin kesilmesinin ardından, kulübün pankartlar için para vermediğini öğrendik sonra. Maraton tribünü bittikten sonra bu taraftar grubunun buradan yer istediğini, alamayınca başkanı tehdit ettiklerini öğrendik. Sonradan çıkan kavgalar, taraftar grupları arasında mafyalaşmaya kadar gitti.

RTE için yaptıkları tezahüratlar, pankartlar, "sahaya girme" hadiseleri hep bunlar tarafından yapıldı. Evet şuan da bunlar birilerinden para aldıkları için, başkan aleyhinde konuşuyor, başkan aleyhinde tezahürat yapıyorlar.

Dün yaşanan hadise de, sonuna kadar haklı Aziz Başkan. Lefter-Basri-Oğuz-Alex diyen ben bile, dün orada Alex tezahüratı yapılmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Alex maalesef bu şampiyonlukta aramızda değildi. Ne yazık ki, bu şampiyonlukta payı yoktu. 10'nun ismini, o gün bağırmak, şampiyonluğu kazandıran bu oyunculara haksızlık yapmak demekti.

Evet ifadeler belki sert ama, 3 Temmuz'dan beri, Fenerbahçe için herşeyini kaybetmeye çok yaklaşmış bir adamın, futbolcularına sahip çıkmasıydı dün yaşanan.