14 Mayıs 2012 Pazartesi

Hesap Günü Gelir Elbet


Cumartesi gecesinden itibaren konuşulan dinleyip, yazılanları okudukça Fenerbahçe düşmanlığının geldiği boyutu çok daha iyi anladım. Fenerbahçe'li olduğunu söyleyen başbakandan tutun, medya kuruluşlarına, üniversite mezunundan tutun, ilkokul mezununa kadar herkes Fenerbahçe düşmanı olmuş.

Maç bitmiş, aradan 4 dakika geçmiş. Bir tane Fenerbahçe taraftarı hariç, sahaya giren olmamış. Galatasaray'lı oyuncular, saha içerisinde kutlama bile yapmış. Fenerbahçe taraftarı alkışlıyor takımını. Küfür eden var mı? Yok.

Sonra birden olan oluyor. Fenerbahçe taraftarı, sözde Galatasaray'ın şampiyonluk kutlamalarını engellemek için sahaya iniyor. Başbakanın deyimiyle, hazmedemiyor. Maç bittikten 4 dakika sonra.

Şimdi görüntüleri tekrar izleyin bakalım. Fenerbahçe taraftarı ne yapmış? Türk Telekom tribünü önüne polisler gidene kadar bir olay var mı? Hatta Bağış Erten gibi bir spor adamı diyor ki, "dışarıda polis müdahalesi başlamadan önce, tribünler takımını alkışlıyordu".

Dün yazdım bununla ilgili bir yazı. Tekrar tekrar aynı şeyi yazmanın bir manası yok.

Fakat her Fenerbahçe taraftarının birbirini uyarması lazım. Televizyon ve gazetelerin göstermediği görüntüleri, arkadaşlarınıza sizin göstermeniz lazım. Cumartesi gecesi yaşanan olayları her Fenerbahçe'li bilmeli ve ona göre davranmalı.

Evet, yerde yatan çoluk çoğun kafasına copla vuran polisti.
Hamile kadınlara dahi vurmaktan çekinmeyen yine polisti.
Çoluk çocuğun üzerine helikopterden gaz bombası atan yine polisti.
Taraftara silah çeken, polisti.
Olay çıkmasını engellemek yerine, olayları büyütmek için çabalayan yine polisti.
Telekom tribününde olay olmamış olmasına rağmen, taraftarı provoke etme emrini alıp uygulayan yine polisti.
Daha sonra Facebook'ta 55.000 adam vardı, çoğunu dövdüm diyerek sırıtan yine polisti.
Beşiktaş'a 2-0 yenildikleri maçtan sonra, tribünlerin "Fenerli dövenler parmak kaldırsın" dediğinde, sırıtarak el kaldıranlar yine polisti.

ve biliyoruz ki, bu polisler kimden emir alıyor. Kimin buyruklarını yerine getiriyor.

ve şunu bilsinler, Fenerbahçe taraftarı yıkılmadı, yıkılmayacaktır.

Bu ülke üzerinden sizler silineceksiniz, fakat yıkmak için bütün kurumlarınızı seferber ettiğiniz Fenerbahçe, her zaman bu topraklar üzerinde olacaktır.

Yeryüzünde son bir Fenerbahçe'li kalana kadar öldürseniz de, hesap günü geldiğinde, o Fenerbahçe taraftarı boğazınıza çökecektir.

Şimdi gelin tankla, hatta uçakla. Ne fark eder?

Direniş devam etmekte, edecek de.

Hesap günü senin için de gelecek sayın başbakan Çok değil, 600 küsür gün kaldı. Biz beklemeyi biliriz. Sana da son sözümüz, sandıkta görüşürüz.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Çok Oynaksın Galatasaray!


"105. madde kaldırılmalıdır!"

"105. madde hededir, hödödür!"

Tanıdık geliyor değil mi? Galatasaray başkanı ve yöneticisi, aynen bunları söylüyordu 1 hafta önce. Sonra ne mi oldu?

Evet, bu maddeden yararlanan ilk takım Galatasaray oldu.

"Playoff sistemi iyi olacaktır" diyen Ali Dürüst, son maçtan önce, "bu bize karşı hazırlanmış bir komplodur" dedi. Beyim 40 hafta önce açıklanan şeyden, 39. hafta haberi olmuş gibi konuştu. Asena gibi kıvırttı.

Ünal Aysal "büyük olaylar olmadı" demesinin ardından 24 saat geçmeden, Mecidiyeköy'de 3 taraftar bıçaklandı. Suçları o Ünal Başkanın çok met ettiği kültürlü Galatasaray taraftarı, yaşları 14-15 olan 3 genci, üzerinde sadece Fenerbahçe forması olduğu için bıçakladı.

Daha öncede yazdım. Tekrar yazıyorum. Manipülasyon ve fırsatçılığın tek adresi sensin Ünal Aysal...

Süper Elit hakemimiz Cüneyt Çakır eyyamın kralını yaptı sahada. Melo'nun Fenerbahçe taraftarına yaptığı hareket mesela hiç konuşulmadı. Dikkatimi çeken de aslında o oldu. Hani şu kadın cinsellik organını anlatan bir hareket vardır, onu yapmadı mı Melo taraftara?
Sonra Muslera'nın son pozisyonda yerdeyken Henri'ye yumruk atması. Lig Tv tekrarları gösterirken kesmedi mi o görüntüleri? Kaydeden bir renkdaş illaki vardır bunları okuyan. Bulun o görüntüleri de, yayınlayalım çarşaf çarşaf...

Peki ya Muslera'nın sarı kart görmemesi? Yahu adam maçın ilk dakikasından itibaren zaman geçirmeye yönelik hareketler yapmadı mı? İnanabiliyor musunuz, sarı kart görmedi bu adam.

Tabi ki bunlar bahane değil, Galatasaray hak ettiği bir şampiyonluk kazanmıştır. Benim bunları yazmamın sebebi de, " lan bizim hakem sayesinde yendiniz" falan demek değildir. Yazının sonunda ona da değineceğiz dur hele.

Sonra kupa olayı.

Yahu Fenerbahçe taraftarının zaten polisle arası kötü. Çağlayanda taraftarlarımıza yapılan muamele ortada. 3 kişi kavga ederken atılan bir kamyon sis bombası taraftarın o sinirli halinde zıvanadan çıkmasını sağladı. Sonra heryer gaz bombası oldu zaten. Hatta helikopterle bile gaz bombası atılıyormuş. Fenerbahçe taraftarına yine plastik mermi kullandı polis güçleri. Hamile, yaşlı, genç dinlemeden hemde. Kuşdili Çocuk Karakolunda bazı renkdaşlara işkence yapıldığı bile söyleniyor. Ortalık cehennem olmuş.

Peki o çok barışçıl Galatasaray yönetimi ne yaptı?

İnada giderek, "o kupayı burada alacağız" dedi.

Amaç belli işte, ortamı germek.

Yahu güzel kardeşim, pazartesi beleş arena'da zaten kutlama yapacaksın. Orada alsan kupayı, kupanın anlam ve ehemmiyeti mi gidecek? Bu kadar fırsatçı olmaya gerek var mı? Fenerbahçe taraftarı, oyuncusu sana gayet centilmence yaklaşmış. Kaptanı gelmiş soyunma odana tebrik etmiş seni, bu kadar alçakça bir davranışta bulunmana gerek var mıydı?

Federasyon vermedi kupayı. Direttiler. O kupa orada kazanıldı, orada alınacak dediler birde. Kupanız batsın...

Sonra eserinden memnun başbakan girdi araya. Özerk olması gereken TFF'ye bir direktif verdi padişahımız ve oldu. Galatasaray Şükrü Saraçoğlu çimlerinde aldı kupayı. Sonrasında tekrar olaylar. Başları göğe erdi. Bildiğiniz gibi değil.

Sonra takım otobüsüne bindiler. Canlı yayın yapıyorlar. Bildiğin milyonlar o an o otobüsü izliyor. Futbolcuların tezahüratı dinlediniz mi peki?

"Şampiyonluk yarınlara kaldı, lay lay lay."

yani tam versiyonu şu şekilde,

"Şampiyonluk yarınlara kaldı, gördün mü fener ananın ...."

Şimdi ben size soruyorum.

Sadece şu bir hafta, benim Galatasaray'dan nefret etmemi sağlamaz mı?

Hatta tiksinme, mide bulantısı yaratmaz mı adını duyduğumda?

Sonra bizi suçlarlar, araya nifak tohumları ekiyorsunuz diye. Kendileri sütten çıkmış ak kaşık değil, direk süt. Tıpkı devletin verdiği sütler gibi, bozuk süt!

Hangisini sayayım arkadaşım? "Su savaşlarını" büyük bir olay olarak görmeyip, 1 hafta yara bandı takan Fatih Terim yüzünden "Fenerbahçe'nin taraftarlarının kültür seviyesi düşük" diyen başkanını mı?

Az sonra benden hayatta duymayacağınız şeyler duyacaksınız ki, bunların hepsi Allah nasip ederse gerçek olacak.

Seneye, o Galatasaray takımı Kadıköy'e gelecek değil mi? Peki ben bu nefretimin doğurduğu hareketleri yapmayacak mıyım?

Küfürün alasını edeceğim. Hemde ana avrat dümdüz. Oturup Galatasaray yedek kulübesi arkasına, hakeme ettiği küfürlerin aynısını bütüm maç Fatih Terim'e edeceğim.

Sonra ama suçlu ben, taraftar.

Sen benim bunları yapmam için her yolu uygula. Polisinle, köpeğinle, siyasetinle gel sonra ben susayım öyle mi?

Sen hala anlamamışsın koçum. Fenerbahçe o eli lavabona sokar!

Not: Tabi ki o saydığım şeyleri yapmayı düşünmüyorum. Fakat bugün yaşananlar o gün de geçerli olursa, kusura bakma fair-play.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Tutmaz Arkadaş


1 Mayıs sonrası Nihat Özdemir "Zaman" gazetesinden gelen tepki sonrası, "Fenerbahçe marjinal grupların provokasyon yapacakları yer değildir" demişti. Bunun nedenlerini bilmem ama, hem Zaman gazetesi, hem aksiyon dergisi, hemde Nihat Özdemir bilmelidir ki, Fenerbahçe herkesin takımıdır. Fenerbahçe halktır. Fenerbahçe'yi Fenerbahçe yapan, sarı laci bayrağın altında ne ırk, nede siyasi görüşümüzün bizi ayırmamasıdır. 3 Temmuzdan bu yana gösterdiğimiz mücadele buna en güzel örnek değil mi?

Yıllardır ülkemizin üzerinde aynı oyunları oynamadılar mı? Ortak görüşü savunan insanları, ırk, din, siyasal görüş diye böldüler. Kardeşi kardeşe kırdırdılar. Şimdi aynı oyunu Fenerbahçe üzerinde oynamak istiyorlar ama, tutmaz arkadaş...

Neymiş, Fenerbahçe tribünlerinde marjinal gruplar varmış. Sol çizgiye daha yakın olan bu gruplar, Fenerbahçe üzerinden siyaset yapıyorlarmış. Kanıtları da "Che" resimleriymiş, 1 Mayıs günü açılan "Fenerbahçe halktır, yıkılmaz!" pankartıymış. Bu yazının yayınlandığı mecra aksiyon dergisi. Yani Fethullah Gülen'in. Zaten yazının içeriğinde yazarı Erkan Acar'ın "Fethullah Gülen Hocaefendi" demesinden hangi maksat ile yazıldığı direk ortaya çıkıyor. Önemsenmeyecek bir yazı fakat, yine de tehlike arz ediyor. Hemde bütün çabalarımızın meyvesini almaya bir maç kalmışken...

Fenerbahçe Trabzonspor ile 6 Mayıs 2012 günü karşılaştı. Savaştan, pardon sahadan Fenerbahçe 3-1 galip ayrıldı. Sanırım birileri 1 Mayıs gününden beri bu anı bekliyormuş ki, hemen ertesi gün bu yazıyı yazdı. Erkan Acar'ın bu yazısının tarihi 07 Mayıs 2012.

Hadi bunlar tesadüf diyelim. Erkan Acar ve dergisi muhakkak buna güzel bir kılıf uyduracaktır. Peki Erkan Acar'ın özellikle yazısının link'ini futbolcularımız ve taraftar gruplarına twitter üzerinden yollaması ne demektir?

Bugüne kadar karşıt görüşlü pek çok yazarın yazılarını okudum. Twitter üzerinden bu yazının linklerinin paylaşılmasına da çok şahit oldum. Burada bir anormallik elbette yok. Kaldı ki, aynı şeyi bende yapıyor. Bu normal. Peki karşıt görüşte olduğunuz bir takımın futbolcusuna neden yazının linkini gönderirsiniz? Neden Trabzon galibiyeti sonrası?

Amaç çok bariz. Böl, parçala, yönet...

3 Temmuz gününden bu yana bütün silahlarıyla saldırmadılar mı üzerimize? Mehmet Baransu gibi niceleri, hiçbir cezadan korkmadan, kişilik haklarına saldırarak, başkanımız ve camiamızın itibarını lekelemek için çalışmadılar mı?

Onlar ne kadar uğraştılarsa da, biz yıkılmadık. Hatta daha güçlü döndük.

Başkanımıza destek için gittiğimiz adliye binası önünde adam öldürenlere bile müdahale edemeyen polis, uyarısız, çekinmeden biber gazı, cop hatta son olaylarda plastik mermi kullanmadı mı?

Ne zaman geri döndük adliye sarayı önünden?

Yıkılırlar dediler, bir ölüp beş doğarak gitmedik mi maçlara?

Baktılar olacak gibi değil, kopmuyoruz birbirimizden, eski taktiklerine döndüler.

Böl, parçala, yönet...

Amaçları basit. Tribün grupları içerisinde çatışma çıkartıp, direncimizi kırmak. Tribünlerde huzursuzluk yaratmak. Sanıyorlar ki sağcı-solcu diye ayırabilecekler tribünlerimizi.

Bu oyunlara gelme Fenerbahçe'li. Hesap günü yaklaştı. Futbolun içerisinde siyaset karıştıran, karıştırmaya çalışanların oyununa gelme. 3 Temmuzdan bu yana onur mücadeleni bir gün olsun bırakmadın, bu saatten sonra bu oyunlara gelme.

12 Mayıs günü, hesap günüdür.

4 Mayıs 2012 Cuma

Yazıklar Olsun!


03.05.2012... Bu tarihi aklından çıkarma Fenerbahçe'li.

03.05.2012... Bu tarihi aklından çıkarma Üniversiteli.

03.05.2012 tarihi, sandığa gittiğinde hep aklında olsun. Çünkü bugün ülkenin nasıl bir hal aldığının somut kanıtıdır...

Sabah Samsun'da aralarında kız öğrencilerinde bulunduğu üniversiteli gençler, bakan protesto edilmesin diye, tekme, tokatla dövüldü, saçlarından tutularak yerlerde sürüklendi.

Akşam Çağlayan adliyesi önünde polis, Fenerbahçe'li çocuk, kadın ve erkeklerin üzerine plastik mermi ve gaz bombası ile saldırdı.

Bütün bu olayların ertesinde medya ne dedi? "Fenerbahçe'li taraftarlar polise saldırdı."

"Fenerbahçe'li taraftarlar, çıkan sonuca kızınca kameramanlara saldırdı."

"Fenerbahçe'li taraftarlar polis ile çatıştı"

Artık ne ile karşı karşıya olduğunu Fenerbahçe taraftarı olan olmayan herkes görmeli. Bugüne kadar görmedin, şike diye kandırdılar seni ama az sonra paylaşacağım resimler, senin bile gözünü açmaya yeter!

Yer Çağlayan adliyesi önü. Fenerbahçe taraftarı her dava öncesi olduğu gibi, başkanına destek vermek, ve belirli kesimlerle olan mücadelesine devam etmek amacıyla yine adliye önünde. Polis önlem almış, bir "kafes" hazırlayarak, içeri giren herkesin üzerini aramış. Neden diye sorulduğunda cevap "şişe atılmasını önlemek". Yani polis, önlemini almış.

Söylenenler, karar açıklanmadan hemen önce emniyet amirinin içeri girip, emir aldığı yönünde. Hemen akabinde polisler kaskları takmış, sis bombalarını hazırlamış.

Karar açıklanır açıklanmaz, önce gaz bombası sonra plastik mermi. Düşmeyene su, düşmeyene cop.

Yani Fenerbahçe taraftarının taşkınlık yapmak için zamanı bile yok.

Ama olur mu? Kesin yapmıştır Fenerbahçe taraftarı. Aylardır bıkmadan, usanmadan çalışan medya, gerçeği yazar mı?

Hani Emenike'nin para sayarken görüntüleri?

Hani siyah poşet içerisinde taşınan paralar?

Ulan halen bunlara inananlar var, yazıklar olsun!

Al bak, bu akşam neler oldu Çağlayan Adliyesi önünde.



Şimdi bana diyorlar ki, yok efendim neymiş kuvvetli deliller varmış Aziz başkan ve İlhan başkan hakkında?

Hangi delil arkadaşım onlar?

Yahu birilerinin hesabına para mı yatmış?

Bir usulsüzlük, bir açık mı var Fenerbahçe hesaplarında?

Hangi oyuncuya elden para verilirken görüntü var?

Nerede Emenike'nin para sayarken görüntüleri?

Artık yazıklar olsun demekten başka söylenebilecek söz yok ama, yapılacak tek şey var.

Ünal Aysal'ın söylediği gibi Akp'nin aldığı 21 milyon oyu sadece 20 milyon Galatasaray taraftarı vermedi. Bunun içerisinde Fenerbahçe'li de vardı, Beşiktaş'lı da.

O gün geldiğinde, seçim günü geldiğinde "özel yetkili mahkemeleriyle", orantısız güç kullanan polisiyle, ekonominin haliyle karar vererek oy kullan.

Sandıkta görüşürüz.

3 Mayıs 2012 Perşembe

Şansı Kaçırmak


Fenerbahçe açısından maçın önemini falan yazarak uzatmak istemiyorum yazıyı. Fakat bu bir adet haline geldi bu sene Fenerbahçe için. Tam Galatasaray'ın önüne geçecekler, o maçı kaybediyorlar. Tabi yine bugün mahkeme olması falan mühim değil. Bunlar bahane olamaz. Fakat gözüme çarpan iki üç detayı anlatmak istiyorum.

Fenerbahçe'de bugün iyi oynayan iki oyuncu vardı, Selçuk ve Mehmet. Gökhan Gönül sakatlandı ve oyundan çıktı. Aykut Kocaman bence burada maçı kaybetti. Bekir bildiğiniz gibi bir sağ bek oyuncusu. Selçuk ise zaten stoperlerin arasında oynayan bir libero. Yani Mehmet Topuz'u sağ beke çekmek yerine, Bekir'i o pozisyona, Bekir'in oynadığı bölgeye Selçuk Şahin'i çekse hem Özer'i oyuna sokmak zorunda kalmayacak, hemde maçın son anlarında Ziegler'i de stopere çekip, 3-4-3 dizilişine geçebilecekti. Zaten yorulmuş olan Beşiktaş, Aykut Kocaman'ın hamleleri sonrası bile pozisyon buldu. Fakat Fenerbahçe pozisyon yakalayamadı.

Tabi ki maç artık geride kaldı. Fakat adettendir diyerek devam edelim teknik detaylara.

Stoch yorulmuştu ama bana göre 90 dakikayı çıkarabilirdi. Burada hiçbir varlık gösteremeyen Alex - Caner değişikliği hem hızlı ataklara, hemde Beşiktaş'ın beklerini ileri çıkarmamasına sebep olabilirdi. Fakat Aykut hocanın bu gibi maçlarda bir tutarsızlığı oluyor. Bienvenu olsun, Sow olsun, ne kadar karşı çıksak bile, hem sağ hemde sol açık olarak oynadı bu sezon. Şimdi oyunda tuttuğunuz Semih'i -ki bence ilk yarının sonunda oyundan alınmalıydı- sağ açığa çekiyorsunuz. Daha önce o bölgede oynatmadığınız halde. Oyuna soktuğunuz Henri ise, forvetten çok sol açık olarak oynadı Fenerbahçe'de. Peki bu maç neden yorulmuş Semih sol açığa geçti?

Yani önemli 4 hata sayabilirim bu maç ile ilgili.

1-Semih ve Alex'in oyunda kalması.

2-Stoch'un oyundan alınması.

3-Selçuk'un oyundan alınması.

4-Mehmet Topuz'un sağ beke çekilmesi.

İşte bu sebepler yüzünden Fenerbahçe maçı krize dahi sokamadı.

Şimdi bunları düşünmek boşuna. Fenerbahçe'nin artık puan kaybetme lüksü kalmadı ve düğüm büyük ihtimalle Avni Aker'de çözülecek. Fenerbahçe için kazanmaktan başka bir çözümü olmayan maça, Galatasaray'ın 3 puan gerisinde çıkacak. Beraberlik dahi şansını bitiriyor Fenerbahçe'nin.
Tabi ki Beşiktaş'ın da TT Arena'da Galatasaray'dan puan alamaması durumunda bu senaryo gerçekleşecek.

Açıkça söylemek gerekir ki, ben bu puan kaybını Trabzon'a karşı bekliyordum, erken oldu.

Pazar gününe kadar, bakalım derelerin altından ne sular akacak...

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Yar Bana Bir Eğlence


Garip bir süreç oldu bu şike davası. Komedi filmleri bile çıkar içerisinden. Karagöz ve Hacivat oyunlarının en güzel replikleri oluşturulur iddianameden. Artık gülüyorum yazılan raporlara, medyanın fişteklemelerine.

Şimdi Mehmet Baransu, "Etik kurul Fenerbahçe küme düşürülsün" diye rapor yazdı dedi önce. Ağır cezalar geliyor dedi. Sonra Yıldırım Demirören "şike sahaya yansımamış" dedi. Sonra bilirkişi raporu açıklandı, "Fenerbahçe'nin hesaplarında bir uygunsuzluk yok" kararı çıktı. Yani bu şu demek, Fenerbahçe şike yaptıysa bile bunu kulübün parası ile yapmamış. Ortada taşınırken kaybedilen 1 milyon dolarlık bir makbuz yok mesela. Veya Emenike'nin iddia edildiği gibi para sayarken görüntüleri olmadığı gibi, olsa bile kulübün parası olmadığı kesinleşti.

Şimdi etik kurul hangi maçlarda şike var dedi, yok dedi bilmiyorum ama, iş tuhaf bir duruma geldi.

Hepsini geçtim, Sadri Şener ayrı bir komedi. Yahu be adam, itiraf var hakkında. Diyor ki Mecnun Odyakmaz, "bize 1 milyon dolar teşvik teklif ettiler."

Hala diyorsun ki, biz neden PFDK'ya sevk edildik?

Fenerbahçe'nin durumu ortada.

Galatasaray'dan büyük ihtimalle taşınırken kaybettikleri 1 milyon dolarlık makbuzun savunması istenecek.

İ.B.B. İbrahim Akın yüzünden PFDK'ya sevk edildi herhalde. Çünkü şikenin en önemli dayanağı kendisi. Erzurum'lu bir imam ile yaptığı şike görüşmesi. O yüzden Aziz Yıldırım halen içeride.

Şimdi ne olacak peki?

Fenerbahçe hesaplarında usulsüzlük yok. Şike varsa bile sahaya yansımamış. Elle tutulur, gözle görülür bir delil yok anlaşılan.

Hatta hatırlatmadan yapamayacağım, hani şu meşhur siyah poşetten biletler çıktı.

Aaa Ankaragücü'ne giden para çekilmişti hani. Hah, o paranın el değiştirirken ki görüntüleri ortaya çıkmadı henüz.

Şimdi diyelim ki Fenerbahçe şike yaptı.

Nihai karar bu şekilde.

Demek ki Aziz Yıldırım ve İlhan Ekşioğlu, kendi ceplerinden para ödediler. Tek mantıklı açıklama bu. 3 Temmuzdan sonra da kulüpten paralarını geri alacaklardı. Yoksa neden o kadar para harcasınlar?

Sonra Tamer Yelkovan. Kim? Fenerbahçe'nin muhasebecisi. Yani Fenerbahçe şike parasını kasadan ödediyse, o işi halletmek Tamer Yelkovan'ın elinde. Bilirkişi raporu? Usulsüzlük yok. Bakalım Tamer Yelkovan beraat edecek mi bugün.

Çünkü bu bir şike davası ya...

Provokasyon!


3 Temmuz sabahından beri herkes güç dengelerinden bahsetmeye başladı. Romantik blog yazarları, twitter'ın spor yorumcuları, medya mensupları, bakanlar. Herkesin ağzında aynı sakız, "Güç dengeleri değişti!". Değişen şey güç dengeleri falan değil yahu. İnsanların dengesi değişti 3 Temmuz sabahından beri.

Sizi bilmem, ben severdim Şenol Güneş hocayı, bu akşamki açıklamalarına kadar. Sözde şike olayları, dağdaki terör olayından daha büyük bir olaymış. Gizli bir tehlike büyüyormuş.

Yahu buna Trabzon "şovenizmi" denmez mi? İnsanlar birbirini öldürecek duruma geldi diyor, terörizm'den daha tehlikeli boyutlara geldi diyor futbol holiganları diyor.

Hadi söylemeye çalıştığın şey doğru be hoca ama, hangi Trabzon'lu köyünü boşaltmak zorunda kaldı futbol terörü yüzünden?

Hangi vatan evladı, şehit düştü futbol yüzünden?

Tartmak lazım ettiğin lafları. Ucu nereye gider bilmek lazım. Sinirle çıkar, toplumsal harekete dönüşür. Şimdi Trabzon'a gidecek Fenerbahçe'li futbolcuların güvenliğini bu sözlerle mi sağlamaya çalıştın hocam?

Ne diyor, "Ben aslında şöyle demişim gibi gözükebilir ama, aslında böyle dedim". Haddime değil, saygısızlık olarak alma Şenol hocam ama, söyleme o zaman. Zaten kirli oyunlar oynanıyor her tarafta. Neden körükle gidersin ateşe?

Kaş yapayım derken, göz çıkardın Şenol hocam.

Filozofmuş. Peh...

Şimdi bakın hocam, şovenizm yapıyorsunuz Trabzon adına, sonra size filozof diyorlar. Aslında bu ilk değilmiş hani. Daha öncede ihtilal olur, halk ayaklanır demişsiniz. Demiyorum ben daha birşey. Haddim değil sizin gibi büyük bir futbol emekçisine söz söylemek. Ama anlamadığım, eski Şenol hoca, neden bu kadar değişti?

Yahu hadi biz şike yaptık diyelim, peki hocam sizin kulübünüzün yaptıkları?

Mecnun Odyakmaz, "Trabzon bize teşvik parası gönderdi, kabul etmedik." diye itirafta bulunuyor.

Trabzon'da düzenlenen oyunlar için devletten alınan 6 milyon'un 5 milyonu kulübünüzün menfaatleri uğruna kullanılıyor. Hani devlet size, oyun alanı yapın diye verdiği paraları siz, Burak Yılmaz'ın yıllık maaşı için kullanıyorsunuz. Kusura bakmayın ama hocam, bunun adı düpedüz devleti soymak oluyor.

Bunlara neden ses çıkarmıyorsunuz hocam?

Ben şimdi nasıl inanayım sizin samimi olduğunuza? Pazar günü ağırlayacaksınız Fenerbahçe'yi. Neden ortalığı germek için böyle bir konuşma yapıyorsunuz, tam etik kurul Fenerbahçe suçsuz dediği sırada?

Bir insan hayatı, bir kupadan daha mı değerli gözlerinizde?

Fenerbahçe maçı sonrası çıkıp, atom bombasından daha tehlikeli şike deseniz, "şaşırmış" derdim sadece. Ama bugün, bu şartlar altında, bu yaptığınız provokasyondur hocam. İstemeden, isteyerek, Trabzon'da yaşayan Fenerbahçe'li vatandaşlarımızı ateşe attınız hocam.

Ortamı yumuşatacak açıklamalar yapsanız, sizin kişiliğinize, kimliğinize daha uygun olmaz mıydı?

Mesela "artık sadece futbol konuşalım" çok şey anlatmıyor mu?

Hani terör ve Fenerbahçe'yi bir tutmadan, bunu bu şekilde söyleyerek, daha iyi anlatmaz mıydınız derdinizi?

Şimdi günahı siz ve yöneticilerinizin hocam. Birisi ölürse, vebali sizindir.