21 Haziran 2012 Perşembe

Can Feda



Futbol sadece sevdiğiniz renklerin oyunu değil, futbol rakipler ile güzel olan bir oyundur. Tek başına Fenerbahçe sahaya çıksa, tribünler dolar mı? Karşınızdaki rakip Mersin İdmanyurdu veya Gençlerbirliği olsa heyecanınız daha mı az olur? Birde ezeli rakipleriniz vardır. Şunu bilmek zorundayız, onlar iyi olduğu kadar iyi olabiliriz ancak. Biraz eksik, biraz fazla. Tıpkı satranç oynamaya yeni başlayanlara söylenen o söz gibi; "yalnızca kendinden daha iyi rakiplerle oynarsan daha iyi olabilirsin".

Bundan çok değil 2 sezon önce bir yazı yazmıştım Taşra Baskısına. Henüz okuma fırsatı yakalamamış olan varsa buradan http://tasrabaskisi.blogspot.com/2010/08/bjk-degil-ydbjk.html okuyabilirler. Şahsıma ne kadar çok küfür edilmişti o dönem. Hak vermiyor değilim bu tepkilere. O dönem Beşiktaşlı blog yazarları ve taraftarlar Q7 gibi isimlerin transferi ile mutluluktan uçuyordu. Bu potansiyeli gören medya kuruluşları ve onların çalışanları gaz vanasını sonuna kadar açmıştı. Ne Quaresma'nın son yıllarını, nede Guti'nin performansını yazan vardı. Çarşı grubu "YETER" diye bağırdığı Yıldırım Demirören'e, bu sefer "YETMEZ" diye bağırıyordu. Yarattıkları eserden memnun olan medya kuruluşları bir gün "Robinho" diye başlık atarken, ertesi gün "Adebayor" diyordu. Hatta daha ileri gidip ikisini birden getirenler bile vardı. Biz ise o arada bunun Beşiktaş için yararlı olmayacağını söyleyen 2-3 kişiydik. Transferlerin isimleri ile değil, oynadıkları oyun ile şampiyonluk getirebileceğini, bu maliyetlerin ise ancak ve ancak kazanılacak kupalar ile dengeleneceğini söylüyorduk. Yapılmış transferler ile bu şampiyonlukların gelmeyeceği ise kabak gibi ortada olmasına rağmen gelen oyuncular herkesin gözüne bir perde çektiğinden kimse göremedi.

Yine o yazıda bahsetmiştim ve inanın herkesten çok ben üzüldüm Beşiktaş'ın Avrupa yasağına. Çünkü görünen köyü önceden göstermemize rağmen, yolcular kaybolmuştu. Şimdi ise yeni bir yapılanma dönemine girmek zorunda Beşiktaş. Hemde hiç karşılaşmadığı zorluklarla dolu bir döneme.

Fikret Orman vizyon sahibi bir başkan gibi duruyor. Her ne kadar kendisi ile pek anlaşamamış olmamıza rağmen İbrahim Altınsay hocamızı severdim. Futbolu ve Beşiktaş'ı oldukça iyi bilen birisiydi. Onun liderliğinde futbol şubesi hem ekonomik hemde sportif açıdan 3-4 yıl içerisinde başarılar kazanabilirdi. Fakat fikir ayrılıklarına düşüldü ve Beşiktaş bu zorlu sürecin başında İbrahim beyi kaybetti. Fakat bu yolda yanlarında olan çok fazla insan var. Ben bu süreçte İbrahim Altınsay'ın vedasını "Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği" kitabındaki Boromir'in ölümüne benzetiyorum. Evet, ortada bir görev ve kurulmuş bir kardeşlik vardı. İbrahim Altınsay bu kardeşlikten ayrıldı, ama Fikret Orman ve yoldaşları devam ediyor. Oldukça da iyimser bir şekilde.

2-3 sene diyor Fikret Orman eski Beşiktaş için. Ben o kadar iyimser olamıyorum ne yazık ki. Özellikle elinde tuttuğu yabancılardan sonra. Son 2 senenin Beşiktaş'a net bir şekilde gösterdiği 2 gerçek var. Birisi bu yabancılar ile başarılı olunamayacağı, diğeri ise Çarşı'nın artık Beşiktaş'a zarar verdiği.

Şimdi 2016 yılına kadar pek bir geliri yok Beşiktaş'ın. Anladığım kadarıyla, BJK Store ürünleri dışında gelirleri pek yok. Üstelik yarım milyar TL dolaylarında bir borçları var. Q7, Almeida, Simao ise bu takımda pek verim vermeyen ama paranın çoğunu götüren oyuncular. Bu üç ismi de Katar semalarına yollamak oldukça mümkün. Elinizde birde halen piyasası olan Fernandes var. Kullanmadığı yabancıları da yollamak mümkün. Ernst hariç pek takımda tutmaya değer bir yabancı oyuncu göremiyorum ben. Daha ucuz maliyetli 6 yabancı alabilirsiniz Fernandes satışı sonrası. Hem bu aldığınız genç oyunculardan 1-2 tanesi yetenekli çıkarsa, yüksek miktarda paralara satmak da mümkün. Kimse kusura bakmasın ama, manevi olarak Türkiye'nin en büyük kulüplerinden olsa da, maddi açıdan şuan bir Anadolu takımı kimliğinde Beşiktaş. Bu süreç içerisinde, en azından Avrupa Kupalarına giriş izni alana kadar, Gençlerbirliği'nin transfer politikasını takip edebilirler.

Peki ikincil zararı veren Çarşı için ne yapmak gerekli? Artık çoluk çocuk herkesin bildiği üzere Çarşı kapalı tribün kombinelerini "bedava" demeyelim ama "daha uygun" fiyatlara alıyor. Ben bu süreçte Çarşı'nın kale arkası tribünlerine geçmesinin daha yararlı olacağını düşünüyorum. Hem bilet satışlarından gelecek gelirin de artmasını sağlayabilirler bu şekilde. Gerçi henüz hangi sahada oynayacağını bilmiyoruz Beşiktaş'ın, ama nerede oynarlarsa oynasınlar en ucuz biletlerin olduğu tribüne geçmek zorunda Çarşı.

Son olarak Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarına lafım. Beşiktaş'ın güçlü olması bizim tuttuğumuz takımların da daha güçlü olmasını sağlayacaktır. O yüzden Beşiktaş'ın "Feda" t-shirtlerinden almak bizim takımlarımıza fayda sağlayacaktır. İmkanınız dahilinde bu ürünlerden Beşiktaş'lı dostlarınıza hediyeler alın. Doğum günü, yılbaşı, bayram fark etmez. Sevgilinize, ailenizdeki herhangi bir Beşiktaş'lı taraftarın hem yüzünü güldürmüş olacak, hemde "kendi" kulübünüzün başarılı olmasına bir katkı sağlayacaksınız.

8 Haziran 2012 Cuma

Moda Deliliği!



Şu hayatta anlamakta en çok zorlandığım şeydir bu moda veya trend, artık siz hangisini söylemeyi seviyorsanız. Güzelim kadınların kendilerine yakışmayan şeyleri "aa x bundan giyiyordu geçenlerde, vallahi ne yalan söyleyeyim, bende bastırdım parayı aldım hahahayytt" diyerek vücutlarına geçirmeleri, saçmalık olarak geliyor bana.

Bakın mesela şu üstteki resimler. Hollywood ünlüleri nasıl eşarp takıyor?

Yahu sırf Hollywood ünlüleri eşarp takıyor diye, eşarp takmak zorunda mısınız?

Hele şu hipster meselesi. Yahu ben hatırlarım, ilkokulda "gözlük beni çirkin gösteriyor" diyerek gözlük takmamak için diretenleri. Şimdi bakıyorsun, numarasız gözlükler satılıyor her yerde. Ulan ne gerek var? Aksesuar diyorlar birde buna. Gözlük bir ihtiyaç ürünüdür, aksesuar değil. Fantezi ürünü de olabilir tabi. Kocanızla iş yeri fantezisi yapmak istiyorsanız, alın evet, iş görebilir. Ama ben sırf bu sebepten soruyorum bu tipleri gördüğümde;

- Gözler bozuk sanırım?
+ Yok gözlerim rahatsız değil benim.
- Peki neden gözlük takıyorsun?
+ Eee yeni trend bu, herkes takıyor görmüyor musun?

Peki neden? Sorsan askerlik olaylarına da kıldır bunlar. Yahu sen fark etmeden birilerinin askeri olmuyor musun?

Ben neden askerlik yapıyorum? Vatanı milleti korumak sanırım. Bilmiyorum yani. Yapmak zorundasın diyorlar, yapıyorum. Peki seninle benim aramda ki 7 farkı bulabilir misin?

Ben kamuflaj giymek "zorundayım", sen saçma salak bir müzik grubunun solistinin giydiği hırkayı giyiyorsun. Sırf o giyiyor diye. Onu giymeye mecburmuşsun gibi hissediyorsun içinde.
Ben o kamuflajı görev sürem boyunca giymek "zorundayım", sen haberlerde gördüğün "bu mevsimin en trend rengi kırmızı olacak" diyen adam tekrar fikir değiştirip, "şu renk bu mevsim moda olacak" diyene kadar kırmızı almak zorundasın. O beyaz ceketin sana yakıştığını hissedip, almak istediğinde o adam belirecek kafanda. Ne demişti adam? "Bu yaz erkekler blazer ceket değil, kot ceket giyecek!"

Bak ne kadar aynıyız değil mi? Bana komutanım "o kamuflajı giyeceksin" dediği için giyiyorum, sen modacın o tarzı işaret ettiği için.

Yahu Victoria dönemi İngiltere'si değil ki bu! Kraliçe hangi rengi giyerse, sende o rengi giymek zorunda değilsin yani.

Siyah moda diyorlarsa, beyaz giyeceksin. Farklı renkler olmasa, hayatın tadı olur mu? Düşünsene herkesin siyah giydiğini. Beyaz giymezsen fark edilebilir misin?

Hepiniz bir kadının/adamın zevklerine göre giyiniyorsunuz. Hatta kilonuzu bile ona göre ayarlıyorsunuz. "Bilmem hangi model şu bedenmiş, bende o bedene ulaşana kadar yemek yemiyorum" diyorsunuz. Estetik denen şeye binlerce TL harcıyorsunuz. Sırf "Angelina Jolie gibi dudaklarım olsun diye" bıçak altına yatıyorsunuz çekinmeden.

Sürü balığı değilsiniz ki siz. Aynı renk olmak, aynı suda yüzmek zorunda değilsiniz.

Hayır, sırtınızdan para kazanıyor bu insanlar onu bile göremiyorsunuz...

Bak, aç şimdi en çok tıklanan modacı hanım kızın sayfasını. Belirli bir markanın ürünleri hep. Belli ki o markadan para alıyor. Sırf sen o mağazadan alışveriş yap diye, sana o modaymış gibi gösteriyor. Şimdi yeni bir akım başlattılar