18 Mart 2012 Pazar

Konuk Yazar: Faruk Sipahioğlu



Ekşi sözlükten(badim olur kendisi) Faruk Sipahioğlu(xano22) ile konuşurken, Utah hakkında o kadar güzel şeyler söyledi ki, kendisinden bu yazıyı yazmasını istemem benim için şart oldu. Utah hakkında inanılmaz detaylı bir yazı hazırlamış sizler için. Keyifle okudum ben. Umarım sizlerde aynı tadı alırsınız. Teşekkürler Faruk, yazıların devamını bekliyoruz.


Normal sezonun üçte ikilik bölümünü 22-22 ile geride bırakan Utah Jazz Batı Konferansı’ndaki “ateş hattı”nın ortasında bulunmakta gün itibariyle. Konferans sekizinciliğini elinde bulunduran Houston Rockets’ın aldığı art arta mağlubiyetler, Portland’ın son 3-4 hafta içerisinde kendi kendini krize sürüklemesi ve yaklaşık 10 gün önce oynanan Lakers maçında Ricky Rubio’nun sezonu kapatması ile yeniden 8. Sıra için iddialı bir konuma gelen Jazz sezon genelinde olduğu gibi evinde deplasman maçlarına nazaran çok daha rahat oynuyor ve istedikleri sonucu zorlanmadan alıyorlar. Play-off yolunda şu günkü form durumu göz önüne alındığında en önemli rakipleri Phoenix. Suns ile hafta içinde deplasmanda oynanan maçta ilk yarı iyi performans sergileyip ikinci yarı dağıldılar ve sezon içi karşılaşmalarında 1-0 yenik duruma düştüler. Bundan birkaç hafta önce pek hesapta olmayan Phoenix’in destansı galibiyetler alması ve yarış içindeki tüm rakiplerinin istikrarsız sonuçları bir anda en öne fırlamalarına sebep oldu. Phoenix maçından hemen sonra, Kevin Love komutasındaki Wolves karşısında uzatmada alınan galibiyet ve Gordon Hayward’ın ortaya koyduğu takdire şayan performans yakın gelecek için yeniden umutlandırdı Jazz taraftarlarını.
Boyalı bölgeden istikrarlı olarak sayı bulabilen 3-4 oyuncuya sahip Utah, ortalamanın çok üzerindeki özveri ve mücadelesine ribaunt gücü ve boyalı alan üstünlüğünü de ekleyince dış şut zaaflarını gölgelemeyi başarıyor ve karşısındaki rakibin kim olduğuna aldırmayıp galibiyeti cebine koyuyor.
Utah’ın artılarından ve eksilerinden detaylı şekilde bahsetmeye geldi sıra.

OLMUŞ

- İkinci şans sayıları :

Utah istikrarlı olarak hücum ribauntlarını zorlayıp kolay sayı bulmasını gayet iyi biliyor ve başarıyla uyguluyorlar. Adını her geçen gün daha fazla duyduğumuz 91’li forvet Derrick Favors bu işin ustalarından. Üstün atletizmi ve belirgin ribaunt sezgisi ile çok kolay sayı bulabiliyor. Favors’ın yanında temsilcimiz Enes Kanter de maç içinde en fazla aldığı hücum ribauntları vasıtasıyla sayı buluyor. Skor yükünü çeken esas ikili Big Al (Jefferson) ve Millsap de her daim ribaunt kovalayan oyunculardan. Paul Millsap’in ne kadar iyi bir ribauntçu olduğu zaten biliniyor. Unutmadan, Jazz NBA’de ikinci şans sayılarında lider durumda.

- Yedeklerin Katkısı

Ligin en istikrarlı benchlerinden birine sahip Utah, çok göz önünde olmasa da gayet derin bir kadroya sahip. Kendini sürekli geliştiren oyunculardan olan Gordon Hayward takımın altıncı adamı olarak çok iyi iş çıkartmakta. (İlk 5’ten koptuğundan beri %60 civarında şut yüzdesiyle oynayıp maç başına 15 civarı sayı atıyor). Bunun yanında Jazz’in ne kadar sağlam bir uzun rotasyonu olduğu da biliniyor. Enes ve Favors özellikle 2. Çeyreklerde sert ve taviz vermeyen oyunlarıyla hücumu da ateşliyorlar. Favors hem hücumda hem savunmada etkili iken, Enes Kanter de muazzam ribaunt katkısıyla taraftarın gözünde değerini her geçen gün arttırıyor. NBA’de yıllardır şiddetli istikrarsızlığıyla ün yapmış C.J. Miles da gününde olduğunda can yakıyor. Başka bir şekilde açıklamak gerekirse Miles iç sahadaki bütün maçlar için önemli bir skor tehdidi. İç sahada maç başına 13 sayı üreten Miles deplasmanda ise yüzde 30’un altında şut atıp 6 sayı buluyor maç başına. ’11 NBA Draftı’nın 12 numaralı seçimi skorer Alec Burks atletizmiyle dikkat çeken bir oyuncu. Çabuk ve temasa dayalı oynamaktan çekinmiyor. Önceliği boyalı bölgeden sayılar bulmak. İstikrarlı bir oyun sergileyen genç oyuncu top çalma yeteneği ile de adından söz ettiriyor. Veteran oyun kurucular Earl Watson ve Jamaal Tinsley ise takımın abileri. Gerektiğinde tempoyu ayarlayıp sahadaki her bir oyuncuyu kolay bir pozisyonda topla buluşturup havaya sokmak için çabalıyorlar. Bu noktada basketbolseverlerin Indiana Pacers formasıyla hatırlayacağı Tinsley’nin performansı dikkat çekici. İki seneye yakın süredir NBA’de oynamamış Tinsley 3. Oyun kurucu olarak başladığı sezonda Earl Watson’ın sakatlığında sorumluluğunu fazlasıyla yerine getirdi. Son maçta 11 sayı ile oynayan Tinsley, geçtiğimiz hafta oynadığı 4 maçta ortalama 22 dakika süre alıp 9 sayı 6 asist ortalamaları tutturdu. En son Nisan 2010’da Memphis forması giymiş bir oyuncu için muazzam istatistikler. 12. adam Jeremy Evans Utah Jazz’in neşe kaynağı. Smaçların efendisi…
Jazz yedekleri bu sezon maç başına 35’ten fazla sayı üretiyor. NBA genelinde 5. Sıradalar.

- Skor Dağılımı

Kadro yapısının da etkisiyle Utah’ta neredeyse bütün maçlarda takımın herhangi üç oyuncu takımı hücumda sırtlıyor. Al Jefferson her daim bu üçlünün üyelerinden biri. İkinci adam genelde Paul Millsap oluyor. Normal şartlarda üçüncü oyuncunun da Devin Harris olması beklenir ama durum farklı. Birkaç haftadır Gordon Hayward takımın belki de 2. En önemli skoreri gibi oynuyor. Üç kontenjandan ikisini Al-Millsap ikilisine ayırırsak üçüncü skorer rolü Harris, Hayward, Favors üçlüsünden birine kalıyor. Üçlünün tamamlanamadığı günlerde ise maçın sonucunu tahmin etmek zor değil.

BU BÖYLE GİTMEZ!

- İç Saha – Dış Saha “Kutuplaşması”

İç sahada oynadığı 23 maçın 17’sini kazanan Jazz dış sahada alabildiği 5 galibiyetle Batı Konferansı’nın 4 deplasman galibiyeti bulunan Sacramento’nun ardından en kötü deplasman karnesine sahip 2. Takım konumunda. İç sahada da Oklahoma City, Lakers ve Clippers’ın ardından en iyi iç saha derecesine sahip olması da bir diğer şaşırtıcı nokta. 4 ile 14’ü toplayıp ikiye bölünce 9 sonucunu elde ediyoruz ki bu da Utah’ın Phoenix ile paylaştığı basamağa tekabül ediyor. Anlaşılmaz bir şekilde deplasman maçlarının tümünde takım adeta korkak oynuyor. Utah’ın deplasmanda kazandığı Charlotte ve Cleveland maçlarının hangi bölümü izleseniz durumu kısa sürede fark edersiniz. Dış sahadaki rezalet bench performansının acilen sona ermesi gerekiyor. Her deplasman maçı aynı geçmeye başladı çünkü. İlk yarı başa baş oyun ve olumlu skor. İkinci yarında dağılan bir Jazz ve 10-15 aralığındaki bir farkla gelen mağlubiyet.
Dur demek farz!

- Dış Şut

Jeff Hornacek’in emekliliğinden 2007’nin son günü yapılan Kyle Korver takasına kadarki 8 senelik sürede de Utah’ın en büyük zaafı olmuş dış şutlar Korver ve Wes Matthews’un takımı terk ettiği günden beri Utah’ın en belirgin sorunu olmaya devam ediyor. Raja Bell’in oyunda bir türlü bir etki bırakamaması, CJ Miles’ın katlanılamaz tercihleri sorunun daha da büyümesine ve bir kara deliğe dönüşmesine zemin hazırlıyor. Şutu kariyeri boyu eleştiri konusu olmuş Devin Harris’in takımda en yüksek üç sayı yüzdesine sahip 2.oyuncu (Bell %40) olması ve bu yüzdenin 35 olması durumu daha net açıklıyor. Son zamanlarda toparlanan ve tekrar geçen sezonun sonundaki gibi takımın en istikrarlı şutörü olma yolunda ilerleyen Hayward ise sezon başındaki formsuzluğunun etkisiyle yüzde 29 ile üçlük atıyor. Önceki bölümde adından övgüyle bahsettiğim Jamaal Tinsley 18 maçta 9’da 5 üçlük isabetiyle oynuyor. CJ Miles’ı ne siz sorun ne ben söyleyeyim… Böyle Play-off takımı olunmaz benden söylemesi...
- 4. Çeyrek Sonlarında Yaşanan Al Jefferson Kaynaklı Akıl Almaz Kaos
Bu kadar “detay” bir durumu bir faktör olarak ele almak kimilerine göre doğru olmayabilir. Ancak bu olay Utah’ın aldım dediği maçların ellerinden uçup gitmesine neden oldu ve olmaya devam ediyor.
Ofansif kapasitesi belli Utah zayıf rakiplere karşı maçlarının neredeyse hepsini kazanıyor ancak fark neredeyse hiçbir zaman 10 sayıyı geçmiyor. Çoğu maçın hikâyesi son çeyrek hatta son 5-6 dakikada tamamlanıyor. Utah takımı 4. Çeyreklerin sonunda neredeyse bütün topları kritik anlarda sokamadığı şutlar ve yediği bloklarla ün yapmış Al Jefferson’a teslim ediyor ve neredeyse yüzde yüz ihtimalle maçın son birkaç dakikasında onun üstünden dönen hücumlardan sonuç alınamıyor. Muhtemelen koç Corbin’den kaynaklanan bu sorun Utah’ın başını defalarca yedi bu sezon. Bu takıma yıllarını vermiş Millsap adına ben üzülüyorum açıkçası. Martın ilk haftası kazanılan destansı Miami maçının son hücumunda Jefferson pas vermek zorunda kalınca Harris pozisyonu basket faul ile sonuçlandırmış ve maçı Jazz’e getirmişti. 17 Mart gecesi oynanan Golden State maçının son hücumunda Jefferson’ın yokluğunda ilk 5 çıkan Favors Harris ile pick and roll oynayıp Biedrins’in faulüne rağmen smacı vurarak hücumu 3 sayı ile noktalamış ve Jazz maçı uzatmada Millsap-Hayward ikilisinin önderliğinde bu maçtan da galip ayrılmıştı. Dediğim gibi bunlar sadece istisnalar. Jefferson’ın son saniyede defalarca pozisyonu zorlayıp maçların kaybedilmesinde en önemli rolü oynadığını defalarca gördük bu sezon. Son dakikalarda Millsap ve Harris gibi değerli oyunculara da söz hakkı verilmeli kısacası.
Lakers, Thunder, Kings ve Nuggets maçlarını içeren 3+1’lik paket önümüze sunulmuş durumda. 1 galibiyet buruk , 2 zafer ideal 3.’sü lüks olur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder