16 Temmuz 2012 Pazartesi

Peki Ama Neden?


Komplo teorilerini severim. Bazılarına inanmam ama, okuması zevkli olur. Aslında bir bakıma kişilerin olaylara bakış açılarını bile geliştirir. Merak uyandırır, zaman geçirmek için idealdir.

3 Temmuz sonrası bunlardan pek çok üretildi. Aslında cemaat-savcılık-Fenerbahçe arasında yazılan bu komplo teorilerinin gerçek olduğu ortaya çıktı. Neden olduğu henüz belli olmasa da, savcının ibretlik röportajı sırasında söylediği "3 ay geçtikten sonra unutulur sanmıştık" lafı, pek çok şeyin özetiydi. Savcılık makamı veya mahkeme yetkililerinin böyle bir beklentisi olamaz, olmamalı. Sonuçta mahkemeler en adil kararların çıkması için, adaletin dağıtımı için kurulmuş devlet organlarıdır. Diyelim ki bir adam öldürme davası sırasında savcı "davanın unutulmasını" bekler mi? Demek ki bu soruşturmanın arkasında birilerinin bir emeli, bir beklentisi var ki, bunun unutulması beklenmiş. Saçma sapan bir davanın önde bayrak tutanlarının yüzüne vurulmuş bir şaplaktır bu. Aslında dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Ülkemizin en büyük problemi değil mi, hoşlanmadığımız kişi veya kurumların haksızlığa uğradıklarında susmamız?

Yazının konusu aslında şike davası temelli gibi dursa da değil. Konumuz halkı ve taraftarı dolandırmayı bir "spor" haline getirmiş Ünal Aysal. http://golsmacservis.blogspot.com/2012/07/gsaray-saibeleri-mali-usulsuzlukler.html bu yazı gerçekten herkesin okuması gereken, okudukça insanı "vay anam serhat neler dönmüş?" kıvamına getiren bir yazı, hatta derleme.

Şimdi İMKB'de işlem gören Galatasaray hisseleri üzerinden nasıl dolandırıldığını küçük hissedarların yazmıştım. Yukarıda paylaştığım yazı da oldukça detaylı. Bunu tekrar yazmaya gerek görmüyorum. Benim bu yazı da kaleme almak istediğim şey, bütün bu yaptıklarına rağmen, neden hiçbir cezai işlem uygulanmaması? Hatta bunun önünün açılması ve göz yumulması.

Neden bilmiyorum ama bana sanki bir diyet ödeniyormuş gibi geliyor. Galatasaray bazı şeyler için kullanılıyor ve insanlar bunun farkında bile değil. Yaptıkları her usulsüzlük ya hasır altı ediliyor, yada basında yazılıp çizilmesine rağmen görmezden geliniyor. Bakın savcılık makamının Fenerbahçe'yi suçladığı iddialarından en önemlileri transfer şikeleri üzerindeydi. Şimdi geçtiğimiz sezon Galatasaray bunu tam 4 kez yaptı. Ne büyük medya kuruluşlarında bunun hakkında bir kalem oynadı, nede o çok beğendiğimiz Galatasaray bloggerları bir çift kelam etti bunun hakkında. Yazıyorum tek tek;

Manisaspor - Yiğit Gökoğlan - Maçtan hemen önce kendisine transfer teklifi yapıldığı ortaya çıktı.

Kayserispor - Nordin Amrabat - Yine bir maç öncesi teklifi ile aklı çelinen Amrabat teknik kadroya rest çekti. Maçtan sonra A2 takıma kadar gönderilmeyi göze aldı. Olaylar büyüdü.

Orduspor - Culio - Ordu deplasmanında takımın başında Metin Diyadin varken ve takımı düşüşte iken Galatasaray'a karşı oynayan Culio, ikinci yarı takımın başına geçen Hector Cuper sonrası alınan başarılı sonuçların ardından TT Arena'da ki maçta, ne hikmetse birden "eski takımına karşı oynamak istemediğini" belirtti. 4 Temmuz sabahı yapılan antrenmanda takımdaki yerini aldı(!)

Antalyaspor - Necati Ateş - Antalyaspor başarılı maçlar çıkartıyor, Necati ise Galatasaray'dan sonra kaybettiği formunu yakalamış, tekrar takımının yıldızı olmuştu. Galatasaray Antalya maçı öncesi kendisine transfer teklif etmiş, 01.02.2012 tarihinde (tam maçın olduğu gün) sözleşme karşılıklı olarak fesih edilmiş. Aynı gün Galatasaray ile Necati sözleşme imzalamış. Necati'nin o kadar Galatasaray'lılık damarı kabarmış ki, kulübünden alacağı 500 bin euro gibi bir parayı bile almaktan vazgeçmiş, Galatasaray'a gelebilmek için.

Trabzonspor- Burak Yılmaz - Sezonun en kritik maçlarından birisi. Şüphesiz ki herkes Galatasaray - Trabzonspor maçının nasıl biteceğini biliyor. Trabzonspor'un en etkili oyuncusu Burak Yılmaz aniden (!) sakatlanıyor ve Galatasaray maçında oynamıyor. Hatta İstinye Park semalarında Gökhan Zan ve ardından Selçuk İnan ile yemek yerken görüntüleniyor. Maç sonu uçağı kaçıyor, resim olmasa dahi Burak'ın derbi sonrası Galatasaray'lı oyuncular ile eğlendiği söyleniyor. 02.05 tarihinde oynanan maçta ise Burak'ın kaçırdığı goller izleyenleri gülme krizine sokuyor.

İşte transfer şikesinin nasıl olduğuna dair kanıt olabilecek olaylar. Unutmayın Fenerbahçe başkanı ve yöneticileri bu yüzden Bir (1) yıl boyunca tutuklu olarak yargılandı. Emenike gibi bir takımın kaderini baştan yazabilecek bir oyuncu üzerine muz kabuğu atılarak yabancı şubede suçlu muamelesi gördü ve ülkeden kaçar gibi uzaklaştı. Fenerbahçe'den ayrılmak isteyen oyuncunun bonservisi o dönem 11 milyon euro iken, şuan ki bedeli 25 milyon euro. Ayrıca savcının o ibretlik röportajında söylediği gibi "1 yıl önceki haberlerin %90'ı yalandı" lafı bunun en güzel özeti. Emenike'nin para sayarken görüntülerini bırakın, Fenerbahçe'li bir yönetici ile çekilen bir karesi bile yokken, Burak Yılmaz'ın çarşaf çarşaf resimleri var.

Gelelim kayıp 1,5 milyon dolarlık davaya. Fenerbahçe'nin muhasebe kayıtlarını inceleyen bilirkişilerin tek bir kuruş kayıp, veya açıklanamayan bir para transferi bulamadığı ortamda kulüp yöneticileri bir yıl içeride yattı. Galatasaray SK eski başkanı Adnan Polat'ın kulüpten çıkan 1,5 milyon dolarlık makbuzu beyan edememesi, kulübün ise "taşınırken makbuzu kaybettik" açıklaması bu davanın 5 dakika gibi rekor bir sürede bitmesinde yeterli oldu. Adnan Polat parayı Song'a verdik demesine rağmen, Song ifadesi alınmak üzere ülkeye davet bile edilmedi. Ne hikmetse bu 16 dakika uzayarak tarihe geçen, Denizlispor maçı öncesi olan bir olaydı. Hani Adnan Polat'ın "yukarıdan vahiy geldi, 20,45'de şampiyonuz" dediği sene. Bu vahiy nereden geldi acaba sayın Polat'a. Yazıklar olsun...

Sonra şu İMKB'de Galatasaray'lı yatırımcıların dolandırılması ve bunların hasır altı edilmesi durumu var. Aslantepe'nin Galatasaray'a peşkeş çekilmesi. Kombine kart satışlarının %75 gibi bir bedelinin "bağış" adı altında vergi kaçırmak üzere alınması. Devleti, taraftarını, halkı dolandırıyor Galatasaray. Peki bu böyle gider mi? Yarın bize yapılan bu haksızlıklar, yarın Galatasaray SK'yı bulmaz mı?

Ülkemizin en büyük problemi, kendi ideolojik fikirlerimizle aynı olmayan, ırk, dil, din ayrımı yaparak, hatta spor sahalarında bile karşıt görüşlere sahip olduğumuz insanların haksızlığa uğramasına sessiz kalmamız değil midir? Bugün geldiğimiz bu noktada, Baransu gibi maşaların insanları karalamaya çalıştığı, bunlara çanak tutan spor yazarları, medya patronları, ülke tekrar normal seviyelere geldiğinde ne hesap verecekler?

Peki ya şimdi göstermelik olarak Galatasaray'a savaş açan Sadri Şener? Moskova kulübünün çıkıp 5 milyon euro veremediğini mi söylüyorsunuz Burak için? Buna inanmamızı nasıl beklersiniz?

Uyanın ve gözlerinizi açın. Ülke parça parça işgal altında ve bizim bencilliğimiz yüzünden susmamız bu işgal sürecini hızlandırıyor. Gelecek nesillerin yüzüne bakabilmemiz için haksızlığın karşısında tek bir vücut olarak durmalıyız. Yoksa bugün ordu ve Fenerbahçe'ye ele geçirilmiş yargı tarafından yapılanlar, yarın sizin şirketleriniz, aileniz içinde yapılacaktır. İşte o gün ağlamamak için silkelenip kendimize gelmeliyiz. Söyleyeceklerim bu kadardır. Allah hepimize akıl, fikir ve haksızlıklar karşısında durma gücü versin. Ve unutmayın, kendi ideolojiniz için susmanız, din kisvesi altında insanları sömüren Pensilvanya'lıların işine geliyor.

Hatırlatmak gerekiyor sanırım;

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetln imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dagıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927.

Son olarak soruyorum; Galatasaray şuan bazı kesimler tarafından alenen korunmakta, peki ama neden?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder