11 Aralık 2011 Pazar

Yine Bir "Şike" Yazısı



Şu gördüğünüz resim, savcı Mehmet Berk beyin eline geçse, sanırım şike delili olarak işlem görebilir. Çünkü baktığımız her resimde yada video kaydında, aşağı yukarı aynı şeyleri görüyoruz. Siyah bir poşet, bir menajer ve bir futbolcu. Çantanın içinde ne olduğu ise sayın savcımızın tahminlerinden ibaret. Kendisi bir kere bile suç üstü yapıp çantanın içerisinde bulunanlara bakma gereği görmemiş.

Yapmadık mı şike? Belki yaptık bilmiyorum, ama bunlar değil bence delilleri. Ben bir gümrük muayene memurunun oğluyum, az çok bilirim bu kaçak mal ihbarı geldiğinde neler olduğunu. Şimdi bir tır dolusu eroin geliyor diyelim, bundan polisin haberi var. Yapılacak şey tırı yakalamak, tutanak tutmak. Sonrasında tır kimin, hangi firma adına çalışıyor, tırcı kimlerle konuşmuş falan filan şeklinde işlemler olur. Tırcı malı teslim ettikten sonra, mal sokağa dağıldıktan, malı satanlar parasını kazandıktan sonra olmaz. Çünkü illegal bir durum ve bundan insanlar zarar görüyor. Suç varsa ve delilleri varsa, o an suç üstü yaparsın ve madur olabilecek insanları korumuş olursun. Yani o eroinin çoluk çocuğun eline geçmeden önce.

Benim en çok kafamı kurcalayan olay bu zaten bu soruşturmada. Bir kere bile olsun, yahu bir kere bile olsun paranın el değiştirirken suç üstü yapılmaz mı? Hani o siyah renkli, sarı çizgili poşet var ortalıkta dolaşan, yahu takipteki bir polis bir kere bakmaz mı içinde ne var? Hadi o tamam, peki bu paranın Fenerbahçe'li bir yönetici tarafından aracıya, aracı tarafından da şike yapacak oyuncuya giderken görüntüsü var mı? Hep gördüğümüz görüntü şu, biri bir ofise gidiyor, sonra eli boş çıkıyor. Yer Kadıköy McDonalds'ın üstü bu arada. Sonra o adamlar biraz aşağıda, Kadıköy'ü bilenler için söylüyorum, bahariyenin başındaki otobüs duraklarının oradan bir arabaya biniyor. Sonra bu adamlar nereye gidiyor, nerede duruyor veya bu poşeti nereden alıp, kime nasıl götürüyor, bunların görüntüleri yok. Sanki bir montaj harikası yaratmaya çalışıyor birileri. Bak mesela ilk bu tutuklamalar olduğu gün yapılan video görüntülerine. Olgun Peker'in evinden silah çıkıyor, arından evinden alınan bir Aziz Yıldırım görüntüsü.

Sanki birileri bu görüntüyü hafızamıza işlemeye çalışıyor. Sonra medyanın yaptığı nedir? Hemen suçlu bulması ve ona göre yayın yapması. Mesela daha dava görülmeden adamlar "şike parası poşetle taşındı" diye haber yapıyor. Sevgili RTÜK ne yapıyorsun sen babacım demiyor bu adamlara. Ulan o poşetin içinde para yoksa, ne bok yiyeceksin?

İbrahim Akın'ın avukatı diyor ki, "savcı müvekkilimi tehdit ederek o ifadeyi aldı" diyor. Eski avukatı da bu olaya şahit gösteriyor. Sonra başka birisi ifade verirken savcı "bak gizli tanık böyle böyle dedi, itiraf et" dedi diyor. Hangisi doğru bilemem elbette, ama aynı savcının baktığı Ergenekon davasında olanları az çok biliyorsunuz işte. Sanki aynı şeyler yapılmak isteniyor.

Bokun üzerine konan sineğin, gelip ekmeğinize konması durumu işte. Mide bulandırıyor adli süreç. İnanın varsa bir suçumuz çekmeye razıyım, ama şu adli süreç beni hakikaten üzüyor. Hatta küme düşürülme durumundan bile daha çok üzüyor. Birisi çıkıp diyor ki içeriden, "o harcamaların kayıtları var" diğeri diyor ki dışarıdan "o para şike parasıydı".

Hakikaten yoruldum artık ben bu süreçten. Sevgililer gününde mahkeme yapılacak falan, Allah'tan o süreçte askerde olacağım. Yoksa insana kafa hoplatır. Futbolcuların durumu zaten farklı. Onlar oynadıkları maça nasıl konsantre oluyor, o bile başlı başına bir dyazı konusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder