7 Ekim 2011 Cuma

Bize Yine Hüsran



Bu futbol için mi biz bu kadar para veriyoruz bu adama? Hayır yani madem öyle, verelim aynı parayı Fatih hocaya. Ama yok içimizden biri bu kadar para kazanırsa olmaz. Lan arkadaş, anlayamıyorum! Yani Sabri neden orta saha oynar anlayamıyorum. Kafam basmıyor arkadaş. Savunma için alıyorsun iyi güzel de hoca, adam pas yapamıyor. Bu işin sadece savunma tarafı yok ki. Anladık, 1 puan için çıkmışsın, karizma adamsın ama bilmiyorsun. Bu takım ne zaman 1 puan için çıksa sahaya ya dörtlük oluyor ya beşlik. Bir ayarımız yok bizim. Senin Turkish stayla dediğin olay, bizim için ya herro ya merro demek. Abicim alacaksın Mehmet Topuz'u orta sahaya hem pas yapacak hem koşacak adam. Forvete koyacaksın Cenk Tosun'u, hem çalım atacak hem gol. Atletico öyle bir yaramış ki Arda'ya, benim izlediğim en iyi topçuydu bu gece bizim adımıza. Tamam biraz bencil oynadı ama, açık konuşalım Sabri'ye pas atmasındansa, kendi kaptırması daha iyi oldu bizim adımıza. Biraz daha yardımlaşarak oynasa, eyvallah, tam kıvamında bir yıldız olacak Arda. 35 olmuş bir Aurelio, top yapamayan bir Sabri bunların arasında kalmış, oyun kurma görevi üstlenmiş bir Selçuk İnan. Ona da yazık abi. Hayır biraz top bizde kalsaydı maç boyunca, attığımız gol gibi 1-2 tane daha atabilirdik. Biraz top kaldığında ayağımızda, girdik abi pozisyona. Lan şimdi ağzımı bozacağım olmayacak.

Hakan Balta. Tamam güzel abicim, attın golünü. Ulan bir insan bir maç boyunca 2 defa mı çıkar atağa? Al abi riski, ne olacak? Rıdvan'ın kulaklığı çıkarıp gitmesi gibi olacak ama, gerisini sonra yazarım yoksa ağzımdan kötü şeyler çıkacak..

2 Ekim 2011 Pazar

Kan Beyne Nasıl Sıçrar?



Az önce Göksel Çoğalan'ın twitter hesabında doğalgaz ve elektrikten sonra yine, yeni ve yeniden dizele zam yapıldığını öğrendim. Bu ne lan? Çizgimden çıkartacaksınız beni yine. Arkadaş sanırım dünya adlı yuvarlak gezegen içinde yaşayan en kafasız toplum biz olabiliriz. Arkamızdan biri dürtüyor afedersin, bizim halk alkışlıyor adamı. Onlarda kabile toplantılarında birbirlerine bakıp "çok mu çok oluyoruz?" diye kahkaha ile gülüyordur. Bu mu lan iyi yönetim? Ya lan var ya bir şey diyeceğim ama...

Dış ilişkilerde süpermişiz. Ulan dallama, bütün komşularımızla savaşa gireceğiz neredeyse, banane Mısır halkı çok seviyorsa adamı? Libya'dan banane. Doğalgazın rezervi Azerbaycan'da, adamlarla aramızı düzeltmiyor, gidip Mısır falan geziyor adam. Sonra dönüyor ülkeye ona zam, buna zam, şuna zam. Oldu ebenin sol yanağı. Sonunda rahmetli Kemal Sunal'ın KDV Şaban filmindeki karakteri gibi olacağım hea. Aha bak şöyle;

NBA Ne Oluyor? Oran Buran Oynuyor!



Lokavt kararı 1 Temmuz günü alındı ve bu tarihten sonra iki sevmediğim kişilik Stern ve Fisher 2-3 defa buluştu ama aralarında ki sorunları bir türlü çözemedi. Sorun ne peki? Oyuncular gelirlerinden %7 oranında bir kayıp yaşayacak yeni sözleşme bu şekilde olursa. Oyuncular bunu istemiyor tabi ki. Eskiden bunların pek problem olmaması da oyuncuların bu kadar ön planda olmamasıydı. Şimdi misal LeBron'u ele alalım. Gerçi ele alınacak bir adam değil, yani ele sığmaz. Öhm neyse, LeBron zaten yılda Miami'den aldığı paranın daha fazlasını oynadığı reklam ve show programlarından fazlasıyla çıkartıyor. Mesela ben çok merak ediyorum "The Decision" isimli zırvadan ne kadar aldığını. Çoğu süperstar bu şekilde zaten. Yani Ray Allen falan gibi isimlerde bu şekilde daha fazla para kazanıyor. Show olayı olmasa da, onlarında reklamlarda oynaması falan gelirlerini katlıyor. Abromovic gibi isimler spor dünyasına girdikçe bunlar olmaya devam edecek.

Futboldan bir örnek verelim. Cümle cihan bildiği için Fenerbahçe'li olduğumu, örneği de kendi takımımdan vereyim bari. Şimdi Selçuk Şahin çok değerli bir futbolcu değil. Yedek statüsünde, normal bir rol oyuncusu. Bu oyuncunun alacağı maaş benim gözümde en fazla, yıllık 500-600 bin Türk Lirası. Sen kalkıp bu adama 1 milyon euro falan verirsen, Alex gibi takımın yıldızı da ben neden 2 milyona oynuyorum o zaman der. Bu sefer Alex'i elden kaçırmamak için ona 2,5 milyon verirsin. Bu şekilde devam eden süreç sonunda artık gelecek oyuncular bile kapıyı 1 milyon eurodan açmaya başlar. Bu sezon gördük bunun çok örneğini. Bir müddet sonra oyunculara ödeyeceğin maaş bütçenin üzerine çıkar, masraflar falan eklendikçe zarara girersin.

NBA'de ki lokavt olayının sebebi de temelde bu. Yani oyunculara artık über paralar verildiğinden, takımların bütçeleri zarar ediyor. NBA lig olarak kazandığı paranın %57'lik bir kısmını da oyunculara dağıtıyor. Yani kulüpler doğal olarak zarar ediyor. Oyuncular ise hayatlarından memnun. Nasıl olmasınlar lan? Öhm pardon. Takımlar hem salary cap, hemde bu NBA gelirlerinin düşürülmesini istiyorlar. Oyuncular istemediği için lokavt denen olay gerçekleşiyor.

Şimdi önümüzde iki senaryo kaldı. Birincisi NBA yönetimi ve takımları bu sezonu komple iptal edecek ve yeni sezon için çok çok büyük bir koz alacaklar ellerine. İkincisi oyuncular maaş takvimi başlayana kadar direnecek, ya takımlar yada oyuncular şartları kabul edecekler. İkinci ihtimal daha kuvvetli. Çünkü bu sezonun iptali demek hiçbir oyuncunun takımından parasını alamaması demek. Avrupa bir çözüm yolu gibi dursa da, çoğu oyuncu bunu tercih etmeyecektir. Çünkü Avrupa'da geçirecekleri bir sakatlık kontratlarında büyük sorunlar yaratacak. Alacakları garanti paralar falan hepsi uçup gidecek.

Bence ilk seçenek olsun. Çünkü takımlar arasında ki uçurum git gide büyüyor. Tamam Salary Cap olayı biraz dengede tutuyor ama el atından ve lüks vergisi ödeyerek yapılan harcamalar komple mahvetti ligi. Miami yakında Howard'ı falanda kadrosuna ekleyecek. En azından şu Salary cap olayına biraz denge getirebilirler bu sezonun iptali sonrası.

Türk Kahvesi



Yok arkadaş bir kafein bağımlısı olarak Türk kahvesinin yerine bir başka kahveyi koyamıyorum. Bir Türk kahvesi, birde şu 3'ü 1 arada muhabbeti. Gerçi onu da ekstra kremalı olanı ve sade olanı dışında içemiyorum. Neyse, Amerikalıların bir olayı var hani "sabahları kahvemi içmeden benimle konuşma" durumu, hah bende o çay içmeden benimle konuşma gibi bir şey oluyor. Bir önceki gece aşırı alkol alma durumu olmadıysa, çay içmediğim sabahlar etrafta Saruman gibi dolanıyorum çay içene kadar. Malum önümüzde askerlik var, vatan borcu falan. Zaten "kan alırlar Kamil, kan!" repliği askerlik konusu her açıldığında kafamda yankılanıyor, birde bu çay durumunu düşündükçe "sıçtım mavisini" görür gibi oluyorum. Bok varmış gibi birde bu sabahları Türk kahvesi içmeye başladım. Ulan yağuşuklu abilerim, güzel ablalarım inanılmaz bir keyifmiş. Şimdi kalkıyorum gece 4-5 gibi (evet uyku durumlarını ayarlamaya çalışıyorum tekrardan) uyanıyorum, sonra işte World of Warcraft'ta ki günlük görevleri yapıyorum, saat oluyor 6.30 falan, ablamı kaldırmadan önce bir Türk kahvesi yapıyorum kendime. 2 hafta falan oldu bu olay başlayalı. Bırakamıyorum birde. Bugün içmeyeyim dedim, ulan arkadaş bakı hakkında yazı bile yazmama sebep oldu. Birde üzerinize afiyet olsun, bol köpüklü yapıyorum mereti. Tarif isteyenler için geliyor; 2,5 çay kaşığı Türk kahvesi, 1 çay kaşığı toz şeker, 1 fincan içme suyu. Sonra karıştır bunu iyice, sonra koy kısık ateşe 3-4 dakika sonra kaynayınca al, fincana dök. Bütün olay bu lan. O kadar kolay ki, benim gibi üşengeç bir adam bile yapabiliyor. Hayır buna bile üşendiğim için var artık 3'ü 1 aradalar. Dur lan gidip yapayım ben olmayacak böyle..